Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında / 国境の南、太陽の西 / Kokkyō no Minami, Taiyō no Nishi / South of the Border, West of the Sun


Yazar: Haruki Murakami
Çeviri: Pınar Polat
Orijinal Dili: Japonca
Basım Yılı: 1992/ Türkçe Basım: 2007
Yayınevi: Doğan Egmont Yayıncılık

Sevgili Cancanım'ın hediyesi idi bana bu kitap.
''Zemberekkuşu'nun Güncesi'' ve ''Haşlanmış Harikalar Diyarı Ve Dünyanın Sonu'' ile birlikte üç Murakami kitabı hediye etmişti bana doğum günümde.
Teşekkür ederim Canancım :)

Yine bi' ''Murakami'nin yarattığı erkek karakter ve onun pipisi etrafında dönen olaylar'' kitabı daha okumuş oldum :)
Şaka şaka, olay sadece pipiden ibaret değil elbette :)
Kitabı okumaya başlarken ''hâyâl kırıklığına uğrayabileceğim'' uyarısı almıştım bi' kaç arkadaşımdan, rapor veriyorum; uğramadım, çünkü Murakami'den ne beklemem-ne beklememem gerektiğini iyi biliyorum artık.
Kurgusu güzel, hem de çok güzel! 
Murakami asla ''Ben burda bunu demek istedim aslında'' demez, yazdıklarını okuyucuya açıklama derdine düşmez. 
Bu kitabında da her zaman yaptığı gibi ipuçlarını veriyor, vermekle de kalmıyor, bi' güzel dağıtıyor sayfalara... Yakalarsa okur o ipuçlarını, kitaba -karakterlere, olaylara bakışı tamamen değişir, olayların gelişimi su gibi akıyor çünkü ''o nokta, o bakış açısı'' yakalandığında... Yakalayamazsa, ''muhtemelen'' sıkıcı, sıradan bi' kitap okuduğunu düşünüp okumayı bitirince üzerine kafa bile yormaz.
Dilerim okurken ipuçlarını değerlendirir ve tadını çıkarırsınız. Ben gerçekten eğlendim. Sanırım en sevdiğim Murakami kitaplarından biri olarak kalacak, Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında. 
Keşke kurgusu kadar işlediği konu da iyi olsaydı demeden de edemiyorum, o zaman tadından yenmezdi...
Sapıksın mapıksın ama hakikaten yazıyorsun Murakami.

Hanimiş: Murakami'nin hâlâ bamya pipili, sapık bi' herif olduğunu ve yazarak, yarattığı karakterlere saçma sapan cinsel tecrübeler yaşatarak kendini tatmin ettiğini düşünüyorum.
Adamı sevmiyorum, sevemiyorum. Hani yolda görsem, omuz atıp yıkar geçerim, dönüp özür bile dilemem.
O derece! :)))

Arka Kapak Yazısı:
''Tokyo'nun varlıklı mahallelerinden birinde, sıradan ve sorunsuz gibi görünen bir hayat süren Hacime, hiçbir zaman sahip olduklarından daha fazlasını istememiştir. İyi bir evliliği, iki kızı vardır. Savaş sonrasındaki yıllarda şansı yüzüne gülmüş, şehirdeki iki caz kulübünün sahibi olarak kıskanılacak bir kariyere sahip olmuştur. Yine de hayatı ve kariyeriyle ilgili sinsi bir yetersizlik duygusuna kapılmaktan kendini alamaz. İlk gençliğinde âşık olduğu, akıllı anca tuhaf bir yalnızlık duygusu uyandıran Şimamoto'nun anısı, kalbini gölgelemektedir. Yağmurlu bir gecede, eskisinden çok daha güzel ve etkileyici görünen Şimamoto yeniden karşısına çıkar.
Hacime artık gerçek anlamda bir dönüm noktasında olduğundan emindir.''

Yine '' ve şimdi reklamlar!'' kısımlarını kestim/budadım.

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Sonuç olarak Tokyo'ya gidene kadar dünyadaki bütün insanların aileleriyle bahçeli bir evde, kedi veya köpekleriyle yaşayıp işe takım elbiseyle gittiklerini sanıyordum. Başka türlü bir yaşam tarzı hayal edemiyordum.''

''Tek çocuk deyişinden nefret ediyorum. Onu her duyduğumda, bir şeylerimin eksik olduğunu hissediyordum -tam bir insan değilmişim gibi. Tek çocuk deyişi orada öylece durmuş, suçlayan parmağıyla beni işaret ediyordu. Bana ''Eksik bir şeyler var dostum'' diyordu.''

''Gülüşünü seviyordum. Beni yatıştırıyor, cesaretlendiriyordu. Her şey yoluna girecek, diyordu bana. Biraz daha bekle, her şey düzelecek. Yıllar sonra, ne zaman onu düşünsem aklıma gelen ilk şey gülüşüydü.''

''Bu dünyada, değiştirilebilen ve değiştirilemeyen bazı şeyler var. Ve geçen zaman geri döndürülemez. Bugüne kadar geldiysek, geriye dönemeyiz.''

''Bütün takım oyunlarından nefret ediyordum. Başkasına karşı sayı almam gereken yarış türlerinden nefret ediyordum. Ben daha çok durmadan yüzmek istiyordum, yalnız ve sessizlik içinde.''

''O zamanlar bilmiyordum. Birini tekrar düzelemeyecek kadar kötü kırabileceğimi. İnsan, sadece var olarak diğer bir insanda dönüşü olmayan yaralar açabiliyordu.''

''Olağanüstü güzellikteki oyuncu ya da modeller de dikkatimi çekmez. Sebebini bilmiyorum ama böyle. Gerçek dünya ile düşler dünyasını birbirinden ayıran çizgi benim için daima belirsiz olmuştur ve ergenlik dönemlerim dahil, aşk o her şeye kadir yüzünü gösterdiğinde sırf güzel bir surat bana yetmemiştir.
Beni çeken şey, dışardan bakılarak ölçülebilen dış güzellik değil, daha derindeki, daha katıksız bir şeydi. Tıpkı bazı insanların yağmur fırtınalarına veya depremlere karşı gizli bir tutku beslemeleri gibi, ben de karşı cinsten gelen tanımlanamayan şeyleri seviyordum. Daha iyi bir kelime seçecek olursak, çekim gücü diyelim. hoşunuza gitsin veya gitmesin, insanları ağına düşürüp sarhoş eden bir güçtü bu.''

''Yağmur yağar ve çiçekler açar. Yağmur yoksa kururlar. Kertenkeleler böcekleri yer, kuşlar da kertenkeleleri. Ama sonunda hepsi ölür. Ölürler ve toprağa karışırlar. Bir nesil yok olur diğeri devralır. Düzen böyledir. Bir sürü farklı yaşam şekilleri. Ve farklı ölüm şekilleri. Nihayetinde hiçbir şeyi değiştiremezler. Geriye sadece bir çöl kalır.''

''İnsanlar bir bir kayıplara karışıyor. Bazı şeyler bıçakla kesilmiş gibi ortadan kayboluyor. Kalanlar yavaşça sisin içinde yok oluyor. Geriye sadece bir çöl kalıyor.''

''Yağmura uzun süre bak, kafanda düşünce olmadan ve dünyanın gerçekliğinden uzaklaşarak, yavaş yavaş gevşeyen bedenini hisset. Yağmurun hipnotize edici gücü vardır.''

''Déjà vu'nun tersi bir duygu -etrafımdakileri daha önce gördüğüme değil, ilerde göreceğime dair bir önsezi. Bu önsezi o uzun elini bana yöneltmiş beynimi sıkıca kavramıştı. Kendimi bu kavrayışın içinde hissedebiliyordum. Orada parmaklarının arasında olan bendim. Gelecekteki ben, yaşlanmış. Yine de neye benzediğimi göremedim tabii.''

''Bir kez ilerlemeye başladın mı, ne yaparsan yap gittiğin yoldan geri dönemiyorsun. En ufak bir sapma her şeyi sonsuza dek değiştiriyor.''

''Âşıklar talihsiz bir yıldızın altında doğarlar,'' dedi. ''İkimiz için yazılmış gibi sanki.''

''Bazen sana baktığımda, çok uzak bir yıldıza bakıyormuşum gibi hissediyorum'' dedim. ''Göz kamaştırıcı fakat on milyarlarca yıl öncesinden gelen bir ışık. Hatta belki de yıldız artık yok. Yine de bazen o ışık bana her şeyden daha gerçek görünüyor.''

''Sibirya'da yaşayan çiftçilerin başına geliyor. Söyleyeceklerimi kafanda canlandır şimdi. Sen bir çiftçisin, Sibirya tundrasında tek başına yaşıyorsun. Aralıksız her gün tarlalarını sürüyorsun. Görünürde hiçbir şey yok. Kuzeyde ufuk, doğuda ufuk, güneyde, batıda, hepsinde aynı şey. Her sabah güneş doğduğunda tarlaya çalışmaya gidiyorsun. Güneş tepeye çıktığında öğle arası veriyorsun. Güneş battığında eve yatmaya gidiyorsun.''

''Her gün güneşin doğuşunu, sonra da batışını izliyorsun ve içinde bir şey yitip gidiyor. Sabanını bi' kenara atıp kafan boş bir şekilde batıya doğru yürümeye başlıyorsun. Güneşin batısındaki bir yerlere doğru. Takıntılı biri gibi ara vermeden, yemeden, içmeden yere yığılıp önele kadar yürümeye devam ediyorsun. İşte bu hastalığın adı Sibirya Histerisi.''

''Bende hiçbir şeyin orta yolu yok. Ortası olmayan şeyler vardır ve bunun gibi şeylerin olduğu yerde orta yol yoktur.''

''Hafıza ve duyular bu kadar belirsiz ve her yöne eğilimli olduğundan olayların gerçekten yaşandığını ispatlamak için daima belirli bir gerçekliğe -alternatif gerçeklik diyelim- güveniriz. Belli bir şekilde algıladığımız olaylar ne dereceye kadar göründükleri gibidir ve bu olaylar ne dereceye kadar biz onları öyle adlandırdığımız için öyledir bilmem mümkün değildir. Bu nedenle gerçekliğe gerçeklik diyebilmek için başka bir gerçekliğe gereksinim duyarız. Ama bu başka gerçeklik temel olarak üçüncü bir gerçekliğe ihtiyaç duyar.''


Keyifli okumalar :)

Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka

8 yorum:

  1. murakaminin sahilde kafkasıyla yaban koyununun izindesini okumuştum. 1q84 heybetiyle korkuttu beni. Şimdi yeni kitabı çıkacak diyorlar ekimde galiba. onu alayım diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yılda bir, bilemedin iki Murakami kitabı okurum, her seferinde de aynı konuları ısıtıp ısıtıp önümüze sürmesinden bıktım usandım.
      Sevmiyorum adamı, sevemiyorum :)
      Şu ana kadar yazdığı en iyi kitabın ''Sahilde Kafka'' olduğu konusunda neredeyse herkes aynı fikirde...bilmem ipucu verir mi?

      Sil
  2. Bu kitaptan sonra anladım ki Murakami bu kitabın içindeki olay ve durumların kıçını başına başını kıçına ekleyip ısıtıp ısıtıp yeni bi kitap olarak önüümüze koymuş. Üslubu tarzı bu yorumları beni çok bağlamadı açıkcası. Neyse okumak istediğim 2 kitabı daha var sonra daha sağlam girişiriz Murakami ağbiye :D :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Girişelim!
      Ağzına ağzına vuralım, tuvalet terliğiyle :)))
      Amaaa, girişmeden süveterlerimizi giyelim ki ''beliriversinler'' :))))

      Sil
  3. Okumadım bu kitabı henüz ama biliyorum Sittirella... yeni keşfettim burayı ben de beklerim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ''Hoş geldin'' diyeyim o zaman, ''görüşmek üzere'' diye de ekleyeyim :)

      Sil
  4. Pek bir derinlik sahibi olmadan okudugunuz belli... Kitaplarında benim için cinsellik o kadar arka planda kalıyor ki... Adama sapık fln demişsiniz. Saçma sapan her önüne gelen blogger.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adama sapık fln demişim :)))

      ''Cetvelle derinlik ölçmeye kalkmadan önce ne yazdığımı okusaydın keşke'' diye başlayan upuzun bi' açıklama yapabilirdim ama...kaybettiğim zamana değmez be.
      Daha da yazmak istersen yayımlayacağım; bağır-çağır, küfret, hakaret et...ihtiyacın olan buysa.

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...